Hepimizin bir hikayesi var. Hani derler ya bir kitap yazsam roman olur, işte öyle bir şey.
Dışarıdan baktığımız her şey bizim algıladığımız kadar. Buzdağının altında neler var neler…. Kim bilir?
Dışarıdan bakıyorsun ki çok mutlu, çok sosyal, zengin, sevgi dolu ama içinde fırtınalar kopuyor.
Gece ve gündüz gibi…. Dört mevsim gibi…
Ağaç zamanı geldiğinde çiçek açar, zamanı geldiğinde yapraklarını döker ki yeniden kışa hazırlansın. Yeniden çiçek açar mıyım diye korkmaz…
Ay güneşe ‘ben senden daha değerliyim diye demeden kendi döngüsünü tamamlar.
Rüzgar güneşe ben senden daha gücüyüm demez, sadece olduğu gibi görevini tamamlar….
Her şey kendi içinde doğal akışındadır.
İki genç birbirine deli gibi aşık olmuş. Evlenip muratlarına ermişler. Mutlu son…
Bir sabah uyandığında, bir bakmışsın ki zenginsin. Mutlu son…
Bir bakmışsın ki bütün dileklerin gerçek olmuş. Mutlu son…
Öyle bir an gelmiş ki ‘ben artık olgunlaştım, dengedeyim’ diyorsun. Mutlu son.
İnsan olarak yaşarken mutlu son olabilir mi?
Hayat bu bedende bir role girmekse, ölüm de bu rolün sonu gibidir.
Her bitiş bir başlangıç, her ölüm bir doğumsa mutlu son olabilir mi?
Bir nokta bile bir noktanın sonu bir başka noktanın başı olurken insan olarak yaşadığımız her an bir bitiş ve bir başlangıç olabilir.
Öyleyse başlangıç veya bitişler yerine deneyimler vardır.
Önemli olan her deneyimin altındaki hayrı ve şerri görüp, bilinçli bir şekilde hayatı yeniden şekillendirmektir.
Önemli olan hayat amacını gerçekleştirmek için yaşam sınavlarını başarıyla geçmektir.
İnsan olarak deneyimlerimizi yaşamak ve döngüyü tamamlamak varken, neden korkar, acı çeker insanoğlu?Oysa her nefes bir armağan değil midir?
Aslında insan yaşamı da doğadaki akış gibidir…
Aslında bu dünyada her şey olması gerektiği gibi, olması gerektiği zamanda, akışta, gerçekleşiyor…
Onu kontrol etmeye çalışan, tutunan, yapışan insan zihni ve egosudur… Bu yüzden yaşama dair isteklerimizin gerçekleşmesini engelleyen de biziz…
Şu an yaşamınızda her şey çok kötü de olabilir çok iyi de… Ne yaşıyorsanız akışa güvenin, yaşananlar bir dönemin deneyimleridir. Deneyimlerinden ders alıp yeni seçimler yapabilirsin.
Geçmişte yaşamış olduğunuz olayları değiştiremeyiz ama yarını yeniden şekillendirebiliriz. Ve geleceğe güzel düşünceler, niyetler ve hedeflerle güvenip yaşamın her anından zevk alabiliriz.
Geçmişe tutunmayı bırakın… Kendinizi öfke ile beslemeyi bırakın… Hırslarınızı, intikam alma ihtiyacınızı bırakın… Kendinizi ispat etmeyi bırakın…
Cesaretle adım atın.. Kendi değerinize sahip çıkın… Gerçek potansiyeline sahip çıkın. Siz mutsuz ve huzursuz olduğunuz şeyleri kendi isteğinizle sevgiyle bırakmazsanız, bırakmak zorunda kalacaksınız…
Enerjinizi düşüren ne varsa onlardan özgürleşin. İçerdeki ben dışarıdaki benle bütünleşsin.
Tek yapmamız gereken akışta olmak, akışa uyum sağlamaktır…
Her yeni gün yeni bir fırsattır. Ve yeni güne başlarken;
Yaşamımda ilerlememe engel olan, yaşam amacıma hizmet etmeyen, tüm duygularımı düşüncelerimi, bırakmaya niyet ediyorum, bırakmak için kendime izin veriyorum… Şimdi bırakıyorum….
Ben sevgide kalmayı seçiyorum, sevgi dolu insanlarla sevgi dolu deneyimler yaşamayı seçiyorum… Yeniyi günü ve hayatı sevgiyle kabule ediyorum’diyerek güne başlayın.
Sorun varsa çözümü de vardır. Hatta soruna sorun olarak bakan ve sorunu büyüten de insan zihnidir.
Ve diyorum ki; algılarını aç, farkındalığını geliştir, beynini kullan, ruhunun sesini dinle, evrensel yasaları kullan MUTLU YAŞA…
Semra Kozanlı
Kent gazetesi köşe yazım