Hayat ne geçmiş ne de gelecektir hayat nefes aldığımız ‘an’dır. Geçmiş ve gelecek sadece bir kayıttan ibarettir.
Yazıma; bir doktor ve hasta hikayesi ile başlamak istedim.
İşleri yüzünden bunalıma giren bir adam bunalıma girip doktora başvurur. İşlerinin kötüye gittiğini bir çare bulamadığını söyler. Doktor, işinden başka bir şey düşünmeyen ve bu yüzden işleri bozulunca da bunalıma giden bu adamın işinden biraz uzaklaşınca hayatını yaşayabileceğini ve iyileşebileceğini fark eder. Hastayı iyice muayene ettikten sonra ona şöyle der: ‘senin üç ay ömrün kaldı. Ona göre bitmemiş işlerini bitir ve ölüm hazırlığını yap.’
Bunun üzerine hasta işini bırakır, kalan zamanı için iyi yaşamaya başlar. Sevdiklerini ziyaret eder, sevdiği ama zaman bulamayıp da yapamadığı işler yapar, hayatın anlamını düşünür ve yeni bir bilinçle uyanır.
Üç ay geçtiği halde ölmeyen adam yeniden doktora gider ve sebebini sorar. Doktor da şöyle yanıtlar: ‘senin hastalığının sebebi anını yaşayamaman ve kendini sadece işine vermendi. Ben seni biraz işinden uzaklaştırdım ve hayatı doya doya yaşamanı sağladım. Şimdi sen yeni bir bilince kavuştun ve artık hasta olmazsın.’
Kendileri farkında olmasa da otomobil yarışı, dağcılık gibi çok heyecanlı ve tehlikeli aktiviteler yapan insanların amacı ‘şimdi’ yi yaşamak ve andan zevk almaktır. Çünkü bu tür faaliyetlere katılan insan anda yaşayamazsa ölümle burun buruna kalacağını bilir.
Bilincini yükseltmiş insanlar daima ‘şimdi’ye odaklanır, çevresindeki güzelliklerin kıymetini bilir yaşamın tadını çıkarır. Yarın ölmeyeceğimizi kim garanti edebilir ki?
‘Tatil olsun kitap okuyacağım, tatil olsun dinleneceğim, tatil olsun sevdiklerime kavuşacağım’…. Çoğumuz bu tarz dileklerle bugünü yarınlara ertelemiyor muyuz? Tatil olup da dinleneceğim diyen bir kişi,bu gün de dinlenmeyi, çalışmayla dengeleyemez mi?
Kaliteli ya da istediği gibi yaşamayı hep geleceğe erteleyenler ölüm anı geldiğinde kendilerini hiç yaşamamış gibi hissedeceklerdir. Çünkü var olmanın zevkini yaşayamamışlardır.
Ünlü edebiyatçımız Ahmet Hamdi Tanpınar’ın söylediği gibi :
Ne içindeyim zamanın
Ne de büsbütün dışında
Yekpare, geniş bir anın
Parçalanmaz akışında.
Yaşamı erteleyen insan bugünün keyfini çıkaramadığı için mutsuz olur. Oysa insan şimdinin gücüne erişir ve ‘şimdi’yi onurlandırırsa daha sağlıklı yaşar.
Borçları varken yaşamı ertelemeyip yaşayabilen, sıkıntıları varken etrafına neşe saçabilen, ‘an’ da yaşarken, geleceğini iyi planlayabilen, sıkıntılardan başarılar çıkarabilecek kadar azimle yaşayan insan hayatı dolu dolu yaşar.
‘Yalnız işlerini yapanlar emekli olunca, kendilerini işsiz kalmış hissederler. İşinizi yapmayın, işinizi yaşayın’ diye ne güzel söylemiş büyüklerimiz.
‘Bütün aksilikler beni bulur, bu dünyada bana rahat yok, keşke şöyle yapsaydım, keşke yaşamın kıymetini bilseydim.’ demek yerine keşkesiz yaşamak bence kişisel eğitimin başlangıç noktasıdır. Bunu başarabilen insan, çocuklarına da öğretebilir.
Geçmişin olumsuz yüklerinden, gelecek korku ve kaygılarından kurtulduğunuzda, nefes aldığınız anın değerini bildiğinizde hayatın kalitesi de artacaktır.
Semra Kozanlı
Kent gazetesinde yayınlanan makalemden alıntıdır