Yeterli olma duygusunu içselleştiren, benimseyen bir çocuk önce kendisini sevecek kabul edecektir.
Kendisini kabul edip sevebilen insan başkalarını da sevebilir. Bu sayede sosyalleşme süreci de başarılıolur.
Her insan doğası gereğikendini gerçekleştirmek, kabul görmek, onaylanmak ister.
İnsan dünyaya geldiği andan itibaren var olma savaşı verir. Öyleyse var olmak, kabul görmek, onaylanmak, sevmek sevilmek duygusu öz güvenin de temelini oluşturur.
Azarlanan, eleştirilen, yargılanan, olumsuz davranışlara maruz kalan bir çocuk kendini yetersiz hissederken kabul görmediği inancıyla kendine güvenini de yitirir.
Çoğu anne- baba öğretmen, çocuğun gözle görünür bir beceriye sahip olduğu halde öğrenmek için neden hiç bir çaba göstermediğini anlayamaz. Aslında öz güveni yüksek olan çocuğun öğrenmeye karşı doğal bir merakı vardır ve kendisine inanıldığını hissettiği zaman her çocuk öğrenmeye istekli olur.
Aslında çocuk hayatın başında başarısızlıktan korkmayı bilmez. Her şeyi öğrenmek ve deneyimlemek ister. Örneğin yürümeyi öğrenirken, düşse de denemekten vazgeçmez.
Düşmeyi başarısızlık olarak algılamazken, anne baba tarafından onaylanmayan bir durumu başarısızlık olarak algılar.
“Ders çalış! Senden başka bir şey istemiyoruz.” “Ne işin var ki ders çalışmaktan başka?”
“Ödevini yaparsan seni istediğin yere götürürüm.” “Planlı çalış!”
“Yediğin önünde yemediğin arkanda, sana bütün imkanları verdik. Niye çalışmıyorsun?”
“Sorumluluk sahibi ol!” “Bizim zamanımızda———-“ “Ben senin yerinde olsaydım——–“
“ders çalışmazsan başaramazsın.” Bir öğrenci için gerçekten çok sıkıcı bir tablo. Öğretmen, müdür, anne baba, dede, babaanne, anneanne, herkes öğrenciye sık sık bu cümleleri söyler.
Hep öğüt….hep öğüt…… hep öğüt….
Öğüt vermek kolaydır. Uygulamak zordur.
İnsan nasıl ki karnı acıkınca yemek ister, yemek yer, öğrenmeye meraklı olunca da beyin bilgiyi almak ister.Her insan gibi öğrenci de istediği zaman başarılı olur.
Öğrenci ile etkili iletişim ile anlaşılmak ister. Önemli olan dışardan değil içerden yapılan MOTİVASYONDUR. İç motivasyon ise öğrencinin bilinçaltını programlayarak alışkanlık kazanmak ve öğrenmeyi sevmekle gelişir.
‘Ben yapamam’, ‘ben başaramam’ inanç kalıpları öz güven eksikliğinden kaynaklanır.
Başlangıçta korku nedir bilmeyen insanoğlu büyürken, reddedilme, kabul görmeme, onaylanmama gibi iletilerle başarısızlık korkusunu öğrenir. Bu korkuyla da eyleme geçmekten korkar.
Sen varsın, benim için değerlisin, seviliyorsun, deneye deneye başarabilirsin, iletileri öz güven geliştirmede çok önemlidir. Sadece bir çocuk için değil yetişkinler için de bu tür iletiler motivasyonu arttırır ve başarıyı getirir.
Bu nedenle anne-baba, öğretmen olarak, eğitim adına çocuklara yapabileceğimiz en büyük iyilik onların kendine olan güvenlerini kazanmalarına yardımcı olmaktır.
Bugün yaşadığımız sorunların kökeninde çocukluktan veya geçmişten gelen sıkıntıların etkisi vardır.
Önce içimizdeki çocuğu şifalandırıp kendimiz huzurlu olursak çocuklarımıza daha faydalı oluruz.
Mutlu anne babalar mutlu çocuklar yetiştirir.